Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Merve Özdemir’in yazmış olduğu makalede, gastronomi, sağlık ve yeme tüketimi ilgili altı çizilen husular şunlar:
Yemek insan yaşamının vazgeçilemez bir unsuru olduğu için yemeğe karşı duyulan ilgi insanlık tarihi kadar eskidir. Postmodern dönemde ise hem yemeğe karşı duyulan ilgi hem de yemek sunumuna karşı duyulan ilgi artış göstererek ilerlemiştir. Aynı şekilde beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan sağlık sorunları da her dönem varlık göstermiştir.
Geleneksel dönemlerde yetersiz beslenme sonucu ortaya çıkan hastalıklar daha çok görünürken, postmodern dönemde çok yemekten kaynaklanan hastalıklar artış göstermiştir.
Bu bağlamda, gastronomi alanında verilen hizmetler ve bu hizmetlere yapılan yatırımların artışı ile aynı zamanda bu hizmetlerin tüketimine bağlı olarak ortaya çıkan hastalıkların tedavisine yapılan yatırımların da paralel bir artış gösterdiğini ortaya koymaktır.
Bu nedenle her iki olgunun paralel bir atış gösterdiğini ortaya koyabilmek için veriler incelenerek literatür taraması yapılmıştır.
Gastronomi ve beden sağlığı için merkeze alınan dönem, modernliğin diğer yüzü olarak aktarılan, tüketim toplumu ve risk toplumu olarak da isimlendirilen postmodern dönemdir.
Gastronominin ilerlemesi ve restoran, kafe gibi hizmet alanlarının hızla artış göstermesiyle birlikte bireyler de bu hizmetleri giderek daha fazla tüketmeye başlamışlardır.
Gastronomi alanıyla ilişkili işyerleri, harcamalar ve bu bağlamda yapılan çalışmalar her geçen gün daha çok artış göstererek ilerlemektedir. Gastronomi sanatı yemek yeme eylemini özel kılarak bireylerin memnuniyetini sürekli kıldığı gibi taleplerini de sürekli kılmaktadır.
Böylece bireyler de gastronomi bağlamında sunulan hizmetlere her geçen gün daha çok talepte bulunmakta ve bu doğrultuda her geçen gün daha fazla harcama yapmaktadırlar.
Yemeğe karşı duyulan tüketim arzusunun artış göstermesiyle gastronomi bağlamındaki gurme, gurman gibi bazı kavramlar da hayatımıza daha fazla dahil edilmiştir.
Beslenmek bireylerin yaşamlarını sürdürmek için önemli ve vazgeçilmez bir ihtiyaçtır ama tüm ihtiyaçlarımızda olduğu gibi beslenme ihtiyacımız da sınırlı bir yapıya sahiptir. Günümüzde ise beslenme ihtiyacı sınırsız ihtiyaçlar ile çevrelenmiştir.
Günümüzde sınırsız ihtiyaçların çoğaltılmasıyla birlikte bu dengeyi sağlamak her geçen gün daha fazla zorlaşmaktadır. Her şeyi tüketme, tüketerek sahip olma isteği, günümüz çağdaş insanının büyük sorunlarından bir tanesidir.
Artık düşünen ve eleştiren insan öznesi yerini, tüketimiyle ön plana çıkan ve nesne konumunda olan insana bırakmıştır.
Yeni kapitalizm çağında “her türlü şeyden zevk al ve sürekli ye” temel söylemlerden biri haline gelmiştir. Öyle ki yeni kapitalizm olarak anılan küreselleşen dünyada bireyler yaşamdan haz alma çabasıyla hareket etmeye başlamışlardır.
Neyi ne kadar tüketeceğimizin belirsiz olması, güvensizlik hissini de ortaya çıkarmıştır.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de de her üç erişkinden biri obezdir ve Türkiye obezite görülme sıklığı açısından dünyada ABD ve Suudi Arabistan’ın ardından üçüncü sırada yer almaktadır.
Gastronomi sanatıyla da birlikte bireyler yemek konusunda görsel ve tatsal olarak daha fazla haz almaya başlamışlardır. Yemek üzerinden hissedilen bu haz günümüzde tüketim kültürüyle çevrelenmiş ve yemek konusunda ihtiyaç fazlası tüketimler yaşanmıştır. Bu durum ise beden görünümünde bazı bozulmalara ve beden sağlığında bazı rahatsızlıklara neden olmuştur.
Bu rahatsızlıkları gidermek ve beden görünümünü eski haline getirmek için çeşitli yöntemlere başvurulmuştur. Bu yöntemlerin sürdürülmesi ise yeni bir tüketim ile sağlanmıştır.