Mossad’dan Skandal Paylaşım


Sadece sınırlarımızı değil sağduyumuzu da koruyalım!

Özellikle CHP'nin temelini atan İttihatçıların güçlü bir şekilde etkilendiği Fransız Sosyolog Gustave Le Bon, “Kitleler dıştan gelen bütün tahriklerin oyuncağıdır” der.

Le Bon ayrıca, “Örgütlenmiş kitleye katılışı bile bir insanın, uygarlık merdiveninde birden çok basamağı gerisin geriye inmesine yol açar. Yalıtık ortamdayken belki de üstün bir aşamada bulunan bireyin, kitle içerisinde bir barbara dönüşeceğini” öne sürer.

Nitekim 14 Temmuz 1789'da, krala karşı ayaklanan Fransız halkı da adi suçtan yatan yedi mahkûmu kurtarmak için baskın düzenlediği Bastille hapishanesinin komutanı De Launay'ı öldürülmüş, başını keserek bir mızrak ucunda dolaştırmıştı.

Baskın sırasında hapishanedeki iki askeri de linç ederek öldüren öfkeli kalabalık, daha sonra belediye başkanı Jacques de Flesselles'i idam etmişti.

Tarihe “Fransız İhtilali” olarak geçen ve birilerince “demokrasi bayramı” olarak pazarlanan bu kanlı baskını gerçekleştiren kalabalıklar, etrafı yağmalayarak Paris'in altını üstüne getiren ve muhtemelen birileri tarafından yönlendirilen ayak takımından oluşuyordu.

Zaten aristokratlar da ihtilalde rol alan halkı aşağılamak için onları “sankülotlar” yani “baldırı çıplaklar” olarak nitelendiriyordu.

Yazar Stefan Zweig ise bu kalabalığın arasına karışan iyi niyetli halkı, “Bir insan deryasının arasına karışmışlardı” diyerek, kitlenin dümen suyuna gitmekle eleştiriyordu.

Bu nedenle ünlü düşünür Nietzsche, Bastille Hapishanesi baskını ile Fransa'da başlayan “milliyetçilik” akımının, “bozuk bir ruhu olduğunu” söylemişti.

Bu bozuk ruh nedeniyle, aralarında Kral Louis ve eşi Marie Antoinette'in de olduğu on binlerce kişin başı, “ulusal jilet” olarak bilinen “giyotin”le gövdesinden ayrıldı.

*

Galeyana gelmiş kitlelerce gerçekleştirilen bir baskın da 6-7 Eylül 1955'te, ülkemizde yaşandı.

“Selanik'te Atatürk'ün evine bomba konulduğu” şeklindeki asparagas haberle sokağa dökülen kitleler…

7 Eylül sabahına kadar; 4 bin 214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 azınlık okuluyla aralarında fabrika, gazete yönetim binası, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu toplam 5 bin 317 taşınmazı tahrip etti.

Milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçıldı.

“Burada Rumlar oturuyor!” denilerek, azınlık evleri işaretlendi.

Çıkan olaylarda 15 kişi hayatını kaybederken, yaklaşık 300 kişi de yaralandı.

“Ben bugün polis değil; Türk'üm!” diyen Emniyet güçleri ise olayları seyretmekle yetindi.

Devleti “çaresiz”, hükümeti “aciz” gösteren bu olaydan sonra “istifa” yaygarası kopartıldı.

Eleştirilerin odağındaki isim olan dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik, 10 Eylül günü istifa etmek zorunda kaldı.

Daha sonra olaylara ilişkin konuşan dönemin Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli komutanlardan Sabri Yirmibeşoğlu;

“6-7 Eylül bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” itirafında bulundu.

Hakeza!..

Çıkan yangında 33 kişinin dumandan etkilenerek öldüğü ve Glayo'nun kirli tezgâhı olan “Sivas Madımak Olayları” ile…

3-5 ağacı bahane ederek sokağa inen ve yabancı gizli servislerin ajanların gazıyla hükümeti devirmeye yönelik sivil darbe girişimi halini alan Gezi Parkı Olayları…

“Gerçek nedir” sorusuna cevap aramayan ve duyduklarını olduğu gibi kabul etmek isteyen manipülasyona açık kitlelerin galeyana getirilmesiyle gerçekleşti.

Toplumun huzurunu hedef alan ve kitleleri kışkırtmayı amaçlayan benzer bir provokasyon ise 10 Ağustos 2021 tarihinde, Ankara'da yaşandı.

Altındağ ilçesinde Suriyeli bir grubun 2 Türk genci bıçaklaması sonucu, sosyal medyada yapılan provokatif paylaşımlar üzerine olaylar çıktı.

Öfkeli gruplar Suriyeli sığınmacıların ev ve işyerlerine saldırdı.

İşin ilginç yanı ise olaylara karıştığı tespit edilen 148 kişiden 64'ünün; gasp, kasten yaralama, mala zarar verme, uyuşturucu madde imali, hırsızlık gibi suçlardan kaydı bulundu.

*

PKK'nın desteğiyle yerel seçimlerde göstermelik bir başarı elde eden ve ülkede yaşanan ekonomik sıkıntıları fırsata çevirerek “erken seçim” isteyen muhalefetin, toplumsal gerilimi artırmak için sözde “geçinemiyoruz” mitingleri başlattığı bir dönemde…

Karanlık eller bir kez daha devreye girdi.

Geçtiğimiz aylarda Bağcılar'da 4 çocuğa cinsel istismarda bulunduğu belirlenen su satıcısı Metin Ş.'ye topyekün tepki göstermeyen…

Önceki gün Bursa'da, 15 yaşındaki öz kızına otomobilde cinsel istismarda bulunurken suçüstü yakalanıp tutuklanan Gökmen K. adlı sapkına ses çıkarmayanlar..

Kayseri'de, Suriye uyruklu bir alçağın, 5 yaşındaki Suriyeli bir çocuğu taciz etmesi üzerine sokaklara dökülerek, olaylarla alakası olmayan çok sayıda muhacirin ev ve işyeri ile araçlarını ateşe verdi. Çıkan olaylarda görevini yerine getiren 10 polis memuru yaralandı.

Suçluyu cezalandırma talebinin ötesinde adeta Suriyelileri topyekûn linç etmeye dönük bir girişim halini olaylarda, elbette kitlelerin tahrikiyle hareket eden iyi niyetli vatandaşlar da vardı.

Fakat halkı sokağa dökmek ve ülkeyi kaosa sürüklemek için fırsat kollayanların payı daha büyüktü.

Öyle olmasa, bireysel bir suç yüzünden ne diye “Tayyip istifa” sloganları atıldı?

Ya da…

Kayseri'deki olaylar sonrası Siyonist İsrail'in istihbarat örgütü MOSSAD'ın benzer içerikteki hakaret dolu küstah paylaşımına ne demeli?

Evet…

Bu tür şiddet olaylarının kitlelerin iştahını açtığının farkında olan birileri, ülkedeki huzur iklimini sabote etmek ve iktidarı devirecek bir sürecin önünü açmak için hiçbir ahlaki değer taşımadan her fırsatı değerlendiriyor.

Tabii burada asıl görev kolluk güçlerinden önce, karanlık odakların oyunlarına alet olmayacak ve kitle arasında karıştığında galeyana gelmek yerine aklını kullanacak sağduyu sahibi vatandaşlara düşüyor.

Nobel ödüllü yazar Romain Rolland'ın da dediği gibi;

“Büyük bir milletin koruması gereken şey sadece sınırları değil. Sağduyusunu da koruması gerekir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir