Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu olup, memuriyet hayatı ile beraber kültür, sanat ve edebiyat dünyasına bir takım eserler bırakan Mustafa Akgün, aynı zamanda 1980 sonrası İslamcı üniversite kuşağının yetişmesinde katkıları olan Ankara’da okuyan öğrencilere ağabeyilik yapan bir dava ve aksiyon adamıydı.
Özellikle Kayseri gibi bir çok Anadolu kentinden Ankara’ya üniversite okumaya giden dindar neslin yetişmesi için gayret sarfeden, onların barınma sorunlarını çözmek için çaba harcayan, öğrenci evlerinin eksiklerini gidermeye çalışan bir dava adamıydı Mustafa Akgün.
Mahmut Sami Ramazanoğlu’nun tasavvufi prensipleri çerçevesinde bir neslin yetişmesi için gayretleri olan Akgün, üç çocuk babasıydı.
İlerlemiş yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen, gayret ve dâvâsından hiçbir ödün vermeyen Mustafa Akgün Hoca, ilgilendiği Anadolu’nun dört bir tarafından tanıştığı gençlerle irtibatını koparmaz, onları her yıl bir ortamda buluşturmaya gayret ederdi.
12 Ekim Pazar günü cenaze namazı sevenleri tarafından kılındıktan sonra yaşadığı kent olan Ankara’da toprağa verildi.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Mustafa Akgün Kimdir?
Araştırmacı-yazar, senarist. 1946, Ortaköy / Uşak doğumlu. İlkokulu doğduğu köyde, ortaöğrenimini Uşak Lisesini bitirerek tamamladı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Ziraat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. 1977’de yüksek lisans çalışmasını tamamladı. Tarım Bakanlığının muhtelif birimlerinde teknik eleman, idareci ve bürokrat olarak çalıştı. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdür Yardımcılığı vazifesinde bulundu. Bir süre de Altındağ Belediyesinde (1994-95) çalıştı. Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir.
Edebiyata Bizim Anadolu gazetesinde Eren Pınarı adlı romanının tefrika edilmesiyle başladı (1971). Aynı yıldan itibaren çeşitli türlerde yazıları Bizim Anadolu, Millî Gazete, Vahdet (1994), Gençlik, Kıvılcım, Rahmet dergi ve gazetelerinde yer aldı. Aylık Yeni Odak dergisinin sahipliği ve yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1994’te Kombassan’ın açtığı senaryo yarışmasında Bizler Gurbet Kuşlarıyız adlı çalışmasıyla ödüle layık görüldü.
Satı Gelin’in Türküsü romanının sinopsisi ile Esra Filmin açtığı yarışmada üçüncülük alarak mansiyona layık görüldü. Gönül Dağı adlı romanı ile İstanbul-Tuzla Belediyesinin açtığı roman yarışmasında yedinci olarak mansiyon aldı. Merih’ten Münih’e ve Gurbet Çiçeği adlı romanlarını birleştirerek Gurbet Çiçeği adıyla film senaryosu haline getirdi. Gönül Kemendi ve Gurbet Çiçeği adlı kitapları Almancaya çevrildi.
“Yazar bu eserinde çok başarılı. Tarihin derinliklerine inmiş. Bugünün anlaşılmaz gibi görünen bazı olaylarının köklerini oralarda arıyor. Bulduklarını akıl, mantık, ilim ve irfan ölçülerine vuruyor. Bugünlere ışık tutuyor. Yahûdi dâvâ adamlarını, onların gönüllü destekçisi olan Masonları, dünyadaki ve bizdeki uşaklarını, bazılarının feci akıbetlerini fotoğraflar ve belgelerle dile getiriyor. Geçmişteki ibret verici olaylarla geleceğe ışık tutuyor. Hiç ummadığımız kişileri, Mason localarında, Siyonist listelerinde gördükçe, tüyleriniz diken diken oluyor. O zaman iyice anlıyorsunuz ki 70 yıldır savaş yüzü görmediğimiz halde, bir türlü sürünmekten kurtulamayaşımız tesadüf değildir.” (Hüseyin Üzmez, Yahudinin Tahta Kılıcı için)
ESERLERİ:
ROMAN: Merih’ten Münih’e (1990), Köln Diye Bir Yer (1992), Satı Gelinin Türküsü (1994), Gönül Kemendi (1994), Kürdün Gelini (1998), Gönül Kulübü (1999), Hayat Değirmendir Döner (2001), Ağrı’da İki Mevsim (2004), Gönül Dağı (2004).
ARAŞTIRMA: Yahûdinin Tahta Kılıcı (1992), Tasavvufun Özü – Gönül Bayramı (1994), Mahmud Sami Ramazanoğlu (1995), Asrın Hastalığı Stres (2006), Bir Sosyal Derin Yara: Boşanma (2006), Tarih Boyunca İki Yüzlüler (2006), Horasan Erenlerinden Günümüze Sesleniş (2006).
ŞİİR: Pınar (1996).
PİYES: Bu Köle Başka Köle (1993), Bizler Gurbet Kuşlarıyız (1993), Es’ad Erbilî (1993).
ÇOCUK HİKÂYESİ: Her Yüreğe Nakış Gerek (2000), Sekiz Elmaslı Kolye (2001).
ÇOCUK ROMANI: Gurbet Çiçeği (1997), Yayla Gülü (2002).
HAKKINDA: Hüseyin Üzmez / Yahudinin Tahta Kılıcı (Akit, 15 Mart 1996).